Arama

12 Şubat 2007 Pazartesi

El Laberinto Del Fauno - Pan's Labyrinth (2006)

***** Tadından yenmez *****

Konusu şöyle; İkinci dünya savaşı yıllarında İspanyadayız. Başta faşist rejim var, askerler baskı ile halkı eziyor. Halkın içerisinde direniş oluşumu gerilla taktikleriyle varlığını sürdürmeye çalışıyor. Hayatları pahasına hizmetçi, çalışan kılıklarında casuslar direnişe destek olmaya çalışıyor, yakalananlar işkenceden geçirilip öldürülüyor. Carmen hamile, doğum yapmak üzere, yeni kocası bu orduda subay, zalim ve kötülüğün sınırlarını aşmış Yüzbaşı Vidal. İlk kocasından 10 yaşlarındaki kızı Ofelia ile Yüzbaşı Vidal'le beraber yaşamak üzere yeni kasabalarına geliyorlar. Carmen'in amacı kendisinin ve çocuklarının geleceğini koruyabilmek. Yüzbaşı ise adını geleceğe taşıyacak bir erkek çocuk peşinde. Kitap kurdu Ofelia şekilde değiştiren çekirge/peri şeklinde bir yaratık sayesinde yeni evlerinin arkasında fantastik bir dünyaya geçip yaşama fırsatı bulur. Ama kapıyı tutan Pan isimli bekçinin bir şartı vardır. Önce kendisine verilen 3 görevi sorgulamadan, başarıyla yapması gereklidir.

Ne anladım; faşizm, şiddet ve savaş insanları haketmedikleri yaşam şartlarına sürüklüyor. Çocukların temsil ettiği masumiyet de bu durumdan nasibini alıyor. Burada bir çocuğun bütün bu olumsuzluklarla başetmek için sığındığı fantastik bir dünyaya tanıklık ediyoruz. Bu kız yeni Natalie Portman olur mu bilemem ama onun Leon'daki haline benziyor bayağı. Guillermo del Toro bu ikinci dünya savaşına takmış kafayı. Hellboy'da o dönemde ortaya çıkan sorunlu bir süper kahramanı izlemiştik. Yine önceki filmlerinden birinde aynı dönemdeki faşist rejimin fonda olduğu bir hikaye anlatmıştı. Bu filmde de başta Harry Potter benzeri birşeyler izleyecekmişiz gibi başlıyor, sonra zalim yüzbaşının tavşan avladığı gerekçesiyle yakalanan iki adama girişip ağız burun dağıttığı sahne ile uyanıyoruz. Irreversible'daki intikam sahnesini hatırlatan o sahne ile birlikte bir masal izlediğimizin, ama bu masalın çocukları kandırmak için anlatılanlardan değil, büyükleri uyandırmaya çalışan masallardan olduğunun farkına varıyoruz.

Aklımda kaldı; Yüzbaşının saatini çıkarıp "Oğluma bu saati söyleyin" dediği ama kimsenin takmadığı sahne.

Sonuç; çok beğendim.

10 şubat cumartesi Tolga ve Şölen'le bizde izledik. It's a wonderful life'tan bahsettik, onu bulup izlicek bi ara

3 yorum:

Tolga YILDIRIM dedi ki...

Film ilk basladiginda bende "son yillarda bolca izledigimiz fantastik filmlerden biri olacak sanirsam" hissi uyandi ama ilerledikce "Pan"in ayaginin oyle olmadigini anladim. Film gayet guzel. Filmin icerisinde, iki farkli film izlmiyormus gibi hissediyorsunuz. Isin guzel tarafi, her iki film de birbirini ezmeden ve digerinin golgesinde kalmadan ilerliyor. Birinci film ic savasa suruklenmekte olan bir Ispanya'yi anlatan tarihi bir film. Digeri de yeralti kralliginin prensesi oldugu anlasilan ve senelerdir uzak oldugu kralligina donmek icin cesitli sinavlardan gecen bir kizin macerasi. Bu iki dunyanin baglantisi ise 10-12 yaslarinda ufak bir kiz. Konular paralel ilerlerken, her iki tarafi da heyecanla takip ediyorsunuz. Sonu ise gercekten muthis.
Kerem'in yeni projeksiyonu da harika (Merve'nin de kisiri gayet guzeldi bu arada). Gitmis supper bir cihaz almis yine. Kerem'de pisti bize de dustu..

kilavuzkarga dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
kilavuzkarga dedi ki...

Tolga'nın yorumunu beğendim...
Filme dair güzel bir özet...

20. yy'da yaşanan iç savaşlara, dünya savaşlarına dair filmlerde mutlak bi ayak kesilme sahnesi oluyor... (en son kayıp nişanlıda vardı sanki)

Kız bi şizofrense (hayal dünyasıyla gerçek dünyayı karıştıran baş rol oyuncusu baabında) John Nash'ten beri kırk bininci falan oldu... (K-pex; ne biliim daa dün izledim 23 numara falan...)

Sinema bunu çok sevdi ama bi sonu gelsin artık... Ya da bi ara verilsin kardeşim...

Kerem bu sorum sana... Yabancı dil oskarın dışında yabancı dilde çekilmiş bi filme oskar veriyorlar mı?

Toronto film festivali için çekilmiş frikik sahneler mevcut muydu? (toronto film festivali özel seçkisinde mutlak bir sübyan sahne mevcuttur demişti bi sinemacı ve 5 vakit filmini torontoya sokmaya mı çalıştınız diye sormuştu gittiğimiz bi söyleşide yönetmene... aklımda kalmış.. ben de buradakine soruyorum... )

filmde şişeyle dövme sahnesi uçuktu...

Pan makyaj artı Tiridi mi... sırf makyaj ise tüm zamanların makyaj ödülü falan verilmeli... yönetmen titiz çalışmış...

Beş yıldızı hak ediyor...