Arama

western etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
western etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2009 Pazartesi

Ballad Of Cable Hogue (1970)

**** Butterfly mornings And wildflower afternoons ****

Konusu şöyle; çetesinin diğer iki üyesi tarafından çölün ortasında ölüme terkedilen Cable Hogue (Jason Robards) hayatını kurtarmak için yürüdüğü yolda bir su kaynağı bulur. Bu toprağı satın alan ve at arabaları için bir şehirlerarası konaklama yeri haline getiren Hogue'un aklında sadece o iki adamın bir gün geleceği ve intikamını alacağı vardır.

Ne anladım; Sam Peckinpah'ın filmi motorlu arabaların ortaya çıkmaya başladığı dönemin hemen öncesinde geçen bir güzelleme. Erkek filmlerinin yönetmeni bu filminde şiddetin dozunu düşürüyor ve lirik bir anlatımı tercih ediyor. Kısa sürede bir rahip ve fahişe ile dostluk kuran Hogue karakteri Jason Robards'ın en baba rolü oluyor. Yavaş yavaş zamanın geçersiz hale getirdiği bu ilginç karakterin kurduğu bu yakınlıklarla din ve cinsellik bağlamında da zenginleşen hikaye son kısmında herkesin şaşkınlıkla karşıladığı otomobillerin ortaya çıkışıyla modernleşmeye bağlamında da yaşamını sorguluyor. Abartılı ve yapay bir film hissi vererek başlayan ancak sonlarına doğru daha derin anlamlara ulaşan, yönetmenin incelikli bir çalışması. Richard Gillis imzalı akustik parçalar, özellikle "Wait For Me Sunrise" ve "Butterfly Mornings" filme kişilik katıyor.

Aklımda kaldı; yılanları adamların bulunduğu çukura attığı sahne. İki dönümlük toprağı aldığı sahne.

Sonuç; güzel

14 mart cumartesi


20 Ocak 2009 Salı

Appaloosa (2008)

*** Ağırkanlı kovboylar ***

Konusu şöyle; Appaloosa kasabasında Bragg'in (Jeremy Irons) çetesinin kanunsuz baskısı hüküm sürmektedir. İki adamını tutuklamaya gelen şerifi vurarak öldürmesinin ardından kasabanın yöneticileri bu adamla başetmesi için iki gezgin silahşör olan Virgil Cole (Ed Harris) ve yardımcısı Everett Hitch'e (Viggo Mortensen) tam yetki vererek kasabanın şerifi yaparlar. Aynı sıralarda Virgil kasabaya gelen genç ve güzel dul Allie (Renee Zellweger) ile yakınlaşır.

Ne anladım; daha önce Pollock'u çeken oyuncu Ed Harris'ten bir modern western. Aynı zamanda senaryosunda da çalışan ve başrolü oynayıp yapımcılığı da yapan Harris, Eastwood'un yolunda ilerlemeye çalışıyor. Burada hikaye iki düpedüz kiralık katil hakkında; Virgil lider, agresif, duygularıyla hareket eden kanun adamı; Everett sessiz sakin, arka planda kalmayı tercih eden güvenilir bir yardımcı. Bu iki adam belli ki çok şey yaşamışlar ve artık konuşmaya bile gerek kalmadan birbirlerinin açıklarını kapatabiliyorlar. Hikaye, bu büyük dostluğun gerektiğinde büyük fedakarlıklara bile katlanmayı sağlayabilmesi ile ilgili. Büyük gerilimler, görkemli ve akılda kalıcı silahlı çatışmalar yok. Jeremy Irons'un ustalıkla canlandırdığı kötü adam en akılda kalıcı karakter, Zellweger'in karakteri önüne gelene kuyruk sallayan çok değişik bir karakter ama bu davranışların bir açıklamasının yapılmaması hem hikaye içerisindeki gerekliliğini sorgulatıyor hem de Virgil'in bu karaktere olan bağlılığını izleyiciye anlatmakta zorlanıyor. Hayatının bunca uzun bir dönemini geride bırakmış adamın göz göre göre bu karakteri kabullenişinin altı boş. Dolayısıyla da Virgil'in davranış ve değişimi ayağı sakat kalan dramatik kurgu sadece Everett'ın hikayesi üzerinde sallanıyor. Bu taraftaki yeni tür western açılımlarının yanında da Bragg'in temsil ettiği klasik öğeler pek uyumsuz kalıyor. Keşke biraz daha uğraşılsaymış.

Aklımda kaldı; ana karakterlerin de vurulduğu çatışma sahnesi. Girişte şerif ve adamlarının vuruldukları sahne. Virgil'in kasabada ilk kez Bragg'in adamları ile barda karşılaştıkları ve "silah çekerseniz ikinizi de vururum" dediği sahne.

Sonuç; iyi hoş

19 ocak pazartesi günü izledik

http://www.imdb.com/title/tt0800308/

14 Aralık 2008 Pazar

Decision At Sundown (1957)

*** Silahları sevmeyen bir western ***

Konusu şöyle; Bart Allison (Randolph Scott) Sundown kasabasına gelir. Amacı; karısını baştan çıkararak intihar etmesine sebep olduğunu düşündüğü Tate Kimbrough'u (John Carroll) öldürmektir. Tesadüfen adamın da düğün günüdür.

Ne anladım; adını daha önce hiç duymadığım Budd Boetticher isimli yönetmenin westerni John Wayne kadar tanımasak da Amerikan idollerindn Randolph Scott'u barındırıyor. Süresi kısa olmasına rağmen bildik kovboy filmi kalıplarına pek itibar etmiyor film. İntikam amacıyla gelen adamın da öfkeden mantıklı düşünememek gibi bir kusuru var. Kasaba kendisini uslu uslu bir tiranın eline teslim etmiş, şerif desen parayı elinde tutan iktidarın elinde oyuncak, dünün tıfıl gençleri şerif yardımcısı kılığında paranın kanununun uygulanmasına çanak tutuyorlar. Finali de bu tür filmlerde pek görülmeyecek derece değişik olmasına rağmen kısa sürede tek mekana girip kalan yavan anlatımıyla çok da eşşiz bir tat bırakmıyor zihinlerde.

Aklımda kaldı; düğünü basıp da adamı vurmaması. Sarhoş berber ve rahip. Kasabada önce berberde, sonra kızın babasının sürdüğü arabada ve sonrasında da otel odasında karakter tanıtmaya yönelik yapılan uzun girizgahdaki yönetim.

Sonuç; idare eder

14 aralık pazar

http://www.imdb.com/title/tt0050296/

2 Şubat 2008 Cumartesi

The Left Handed Gun (1958)

** One shot - one ten cent bullet, and that's it! **

Konusu şöyle; William Bonney ya da bilinen ismiyle Billy The Kid bir sürü sahibi tarafından işe alınır. Patronu bir pusuda öldürülünce Billy intikam almak için bu işi yapanların peşine düşer.

Ne anladım; kısa ve vahşi bir hayat yaşayan Billy The Kid'in yanlış anlaşılmış, şartların yarattığı ve öldürdüğü biri olduğu varsayımından çıkan, orijinali bir piyes olarak yazılmış oyunun film uyarlaması. James Dean ile yola çıkılan ancak onun ölümünden sonra Paul Newman'a devralan başrol ve onun azılı takipçisi Pat Garrett karakterleri çok köşeli yazılmış, zayıf bir westernin özelliklerine sahip bir film. Filmden çok sonra aslında çekilen resmin negatifinin ters olduğu ve aslında elemanın solak olmadığı anlaşılmış.

Aklımda kaldı; iki kankanın arasının hemen ardından bozulduğu düğün sahnesi ve oradaki 30 snlik resim çekimleri.

Sonuç; pek iyi değil

1 şubat gecesi izledik

http://www.imdb.com/title/tt0051849/

26 Aralık 2007 Çarşamba

3:10 To Yuma (2007)

**** They're gonna hang me in the mornin', I'll never see the sun ****

Konusu şöyle; iç savaşta tek bacağını kaybetmiş olan ve büyük oğlu tarafından pısırıklıkla suçlanan çiftçi Dan Evans (Christian Bale) borcundan dolayı evini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ünlü haydut Ben Wade (Russell Crowe) yakalanıp Yuma hapishanesine giden trene yetiştirilmesi işi çıkınca 200 dolar karşılığında görevli ekibe katılır.

Ne anladım; sürekli değişik türlere el atan James Mangold'dan bir yenilik daha. Daha önce yaptığı Copland'i hatırlatıyor. Bir western olarak Unforgiven ile High Noon tadları var filmde. Finale gelene kadar bence mükemmel götürüyor hikayeyi, karakterlere odaklanıyor, silahların ateşlendiği aksiyon sahneleri de dengeli. Tek sorun karakterlerin yaptıkları acaip davranışlar ve diğerlerinin bunlara tepkileri (Ben Wade birini öldürüyor iki tokat atıp devam ediyorlar, birini uçurumdan atıyor gene bişey yok, vur gitsin işte. Özellikle başta yakalandığı sahne ve finaldeki karakterin geçirdiği büyük dönüşüm tam uyduruk duruyor) Bir de Charlie Prince rolündeki Ben Foster'ın oyunu abartılı geldi. Bunların dışında çok beğendim.

Aklımda kaldı; Charlie Prince'in kanun adamlarının başına ödül koyduğu sahne. Ben Wade'in şarkısı. Peter Fonda abimiz. "I've always liked you Byron, but even bad men love their mommas."

Sonuç; mükemmel olabilirmiş.

25 aralık gecesi izledik

http://www.imdb.com/title/tt0381849/

2 Aralık 2007 Pazar

The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford (2007)

**** Son zamanların en uzun isimli filmi ****

Konusu şöyle; çocukluğundan beri Jesse James'i idolleştiren Robert Ford büyüdüğünde James kardeşlerin çetesine girmeye çalışır. Ancak sonunda Jesse James'i arkasından vuran kişi olarak ünlenir.

Ne anladım; 2000 yılında Chopper'ı yapan Andrew Dominik'in ikinci filmi. Adından da anlaşılabileceği gibi Jesse James efsanesinin fon olarak kullanan, asıl olarak Robert Ford isimli silik bir karakterin yaşadığı psikolojik baskı ve dönüşümlere odaklanan filmin klasik ya da modern bir western olarak tür filmi sayılması çok zor. Bunlar sadece ana karakterin yaşadığı dönem ve kişiler olarak arka fonu oluşturuyor. Film bana Oliver Stone'un Alexander'ını hatırlattı. Brad Pitt ve özellikle Casey Affleck (o acaip sırıtması ile) çok başarılı oynuyorlar özellikle abi rolündeki Sam Rockwell de çok iyi ve yönetmen de tamamen serbest bırakmış oyuncuları. Filmin süresinden de belli. Görüntüler de şahane.

Aklımda kaldı; Robert Ford'un çeteye girmek için başta yaptığı kötü giden iş görüşmesi!

Sonuç; değişik bir deneme diyebiliriz.

2 aralık pazar günü meydan'da gittik

http://www.imdb.com/title/tt0443680/