***** It started with a chair *****
Konusu şöyle; on altı yaşındaki Juno (Ellen Page) Bleeker (Michael Cera) ile ilk birlikteliğinden hamile kalır. Juno bebeği dünyaya getirmeye ve iyi bakılacağına inanacağı bir ailenin yanına evlatlık vermeye karar verir.
Ne anladım; geçtiğimiz sene Thank You For Smoking'ini izlediğimiz Jason Reitman, eski striptizci yeni senarist Diablo Cody'nin hikayesini perdeye taşıyor. Genç yaşta cinsel ilişki ve üstüne hamilelik gibi bir çıkış noktasından gelen hikaye hiç klişelere yüz vermeden özgün bir yol çizerek unutulmaz karakterler yaratıyor. Başta Juno'ya hayat veren Page, yeniyetme ağzıyla birbiri ardına inciler döktürüyor. Superbad'in kankalarından Cera gene silik ama kendine has bir dünyası olan genç rolünde. Evlatlık edinmeye çalışan çiftte Jason Bateman artık kadayıf olmuş ama umutlarını yitirmemiş bir büyümeyen çocuk ve gözü bebek edinmekten başka bir şey görmeyen anne adayı Jennifer Garner. Juno'nun ebeveynleri en sevilesi büyükler. Kıvrak, gerçekçi ve sürekli ilgili ayakta tutan senaryo gerçekten dikkat çekici.
Aklımda kaldı; annenin ultrason sonrası teknisyeni haşladığı sahne. Finalde "Anyone Else But You" yu karşılıklı çaldıkları sahne. Sürekli kadrajdan geçen koşu takımı. Bleeker'ın kazandığı koşu sonrası devam ederek merdivenlerden çıktığı sahne. Mac'in Juno'ya aşk dersi verdiği sahne. Alışveriş merkezinde Juno ile Vanessa'nın karşılaştığı sahne
Sonuç; daha ne olsun
4 nisan cuma gecesi tolga ve şölen'le izledik
http://www.imdb.com/title/tt0467406/
Arama
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Konusunu okuduğumda sıkıcı olduğunu düşündüğüm ama seyrettikten sonra 180 derece farklı bir film olduğunu ispatlayarak yüzümün kızarmasına sebep olan bir film.
Karakterlerin hepsi özenle yaratılmış sımsıcak tipler. Gerçi filmin geneline sinmiş pozitiflik duygusu karakterlerin biraz gerçeklikten uzaklaşmasına ve hafif karikatürize olmasına sebep oluyor ama bu filme kesinlikle olumsuz bir etki yapmıyor. Zaman zaman "yaw böyle de insanlar var mı ki" demenize sebep oluyor, o kadar. Turkiye'miz negatiflik ve olumsuzluk diyarı olduğu için belki de pozitiflik gözüme battı biraz. Neyse.
Ellen Page filme cuk oturmuş ve gerçekten çok çok iyi iş çıkarmış. Juno'da bulunan "kendine güven" duygusu ancak bu kadar güzel taşınır ve yansıtılabilinirdi.J.K. Simmons'ın baba portresine de bittim.
Juno'nun insanda yarattığı etkide büyük rol oynayan etmenlerden biri de müzikleri. Öyleki farklı bir müzik seçimiyle Juno'nun "Juno" olması mümkün olmayabilirdi. Uzun zamandır dinlemediğim Kimya Dawson'u tekrar hatırlattığı için de kendisine teşekkür ederim.
Sonuçta Juno bence bu senenin en iyilerinden. Hatta bana göre en iyisi. Kaçırmamak lazım.
Yorum Gönder