Konusu şöyle; Yusuf (Onur Saylak) ciğerleri iflas ettiği ve çok az bir ömrü kaldığı için siyasi sebeplerden dolayı on küsur yıldır yattığı hapishaneden salıverilir ve doğu karadenize, memleketine döner. Çocukluk arkadaşını başka türlü bir hapishanede bulduğu, annesinin ölmeden evlendiğini görme takıntısıyla karşılaştığı ve toplumuyla da pek uyum sağlayamadığı bu topraklarda yaşamının sonbaharını durumunu kimseyle paylaşmadan geçirmek niyetindedir.
Ne anladım; Özcan Alper ilk çalışmasını yazıp yönetmiş. Sosyalizmi benimseyen, insanlığa adalet ve eşitlik getireceğine inandığı için siyasal hareketin içine giren ve genç yaşta hapishane, f tipi, açlık grevi ve hayata dönüş operasyonu girdabında savrulup yolun yarısını bile görememe durumuna gelen Yusuf karakterinin ağır hastalık ile salıverilmesi ile son aylarında yanında bulunuyoruz. Diğer tarafta ise gene sosyalizmin bir uygulamasının yapıldığı ama hüsranla sonuçlandığı yokluk içindeki topraklardan zoraki ülkemize gelip hayat kadınlığı yaparak para kazanıp kızına kavuşmaya çalışan Gürcü Elka. Filmde olay örgüsü aslında biraz uzunca bir kısa filmi bile dolduracak kadar değil. Ancak doğayı, kahramanının ruhsal tahlili için kullanmayı yeğleyen yönetmen birbirinden etkileyici görüntüleri ardarda sıralıyor. Ancak Greenaway'de görebileceğimiz birşey; muhteşem renklerde bir tablo görüyoruz ve içinde hareket eden insanlar var. Filmin başarısı ise sadece birkaç iyi çekilmiş sahneden ibaret olmayıp asıl ruhun ve anlatının bu görüntüler olması. Bu filmin değerlendirmesini katarsis sinemasına göre değil Tarkovsky filmlerine ya da birkaç sene öncesinin Dönüş filmine göre yapmak lazım. Bana eksik gelen yönleri ise; etkileyici görüntülerin arasına nasılsa sızmış az sayıda odaksız ya da şaşırtıcı ölçüde tutarsız görüntü ve ana üç karakter haricindekilerin çok yapay kalan oyunculukları. Onur Saylak da bu karakter için üç beş kilo vermiş olsa ve sadece gözaltı makyajı ile hastalığı yansıtmakla kalmayıp fiziksel bir çaba harcasa çok daha iyi olabilirmiş.
Aklımda kaldı; girişte revirde doktor Yusuf'u muayene eder, ardından der ki "senden daha iyi durumdakiler bile yararlandı. Salıverilme için başvurmayı düşünsene" Muayenenin başından beri Yusuf'un pencereden izlediği hareketsiz yatana kuş aynı anda çığlık atarak uçar. Filmin ortasında Yusuf'un batmakta olan güneş eşliğinde sohbet ederek kameraya doğru yürüdüğü, sonunda oturup muhteşem bir manzara eşliğinde silüet olarak tamamladıkları sahne. Finalde Yusuf aleti tamir edip çalmaya başladığı, akabinde kameranın pan ve zoom ile pencereye yaklaştığı ve aşağıdaki cenaze alayının görüntüye girdiği plan sekans muhteşem. Arabadan inip çığlık attığı sahne ve finale yakın karadenizin çılgın dalgalarını da unutmamak lazım.
Sonuç; çok başarılı
18 ocak 2009 pazar günü majestik de izledim
http://www.imdb.com/title/tt1330591/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder