Arama

10 Mart 2009 Salı

Revolutionary Road (2008)

***** You want to play house you got to have a job. You want to play nice house, very sweet house, you got to have a job you don't like. *****

Konusu şöyle; çocuklarının olması ile birlikte taşrada bir evde yaşayan Wheeler çifti gençliklerindeki hayallerini rafa kaldırmış ve boş yaşamlar sürmektedirler. Frank (Leonardo DiCaprio) bu durumu kabullenmiş ve boyun eğmiş gibi görünürken April (Kate Winslet) kocasına işi bırakıp Paris'e taşınmalarını, kendisinin çevirmenlik yaparak geçimlerini sağlayabileceğini ve bu sırada Frank'in hayatta ne yapmak istediğine karar vermek için bolca vakti olabileceği bir değişiklik teklif eder.

Ne anladım; American Beauty'nin yönetmeni Sam Mendes aradan birkaç film geçtikten sonra bıçakları daha bir bilenmiş olarak aynı bölgeye dönüyor. Hours'u anımsatan havası ile karamsar bir film. Toplum tarafından dayatılan evlen, ev satın al, çocuk yap ve yaşamını bu döngüyü ayakta tutmak için gerekecek parayı kazanmak için nefret ettiğin bir işte çalışarak tüketerek harca kıskacının cicili bicili adı olan Amerikan Rüyasını daha da acımasızca deşiyor bu sefer Mendes. Emlakçının akıl hastası olduğu gerekçesiyle hastanede tutulan ve elektrikle beyni kızartılarak şeytan çıkartır gibi kurtarılmaya çalışılan yeğeni John Givings bu çiftin ne yapmaya çalıştığını anlayan tek kişi. En yakın dostları Campbell'ların çiftin tasarılarını anlattıklarında hortlak görmüş gibi çarpılmaları, ya da Frank'in işteki arkadaşlarına tasarılarını anlatırken "neden işten ayrılmadan hayallerini gerçekleştirmiyorsun" gibi dangalak sorularıyla problemi kalbinden yakalıyor. "Çünkü bir gökdelenin onbeşinci katında hayallerini gerçekleştirmen mümkün değil". Sistemin bu seyrek karşılaşılan cesur harekete yanıtı ise daha yüksek bir maaş ve daha cilalı bir kariyer teklifi ile prangaları biraz daha büyütmek oluyor. Erkeğin zaten kendi ateşlemeye yüreğinin yetmediği bu ataktan vazgeçmesi kolay olurken kadının çaresizlik ve umutsuzluk içerisinde debelenmesi sadece bataklığa tamamen gömülmesine sebep oluyor. Givings'in analizleri filmin en gerilimli ve keyifli anlarını yaratırken her iki oyuncu da çok sağlam karakterler yaratmış ve sağlam kavgalar çıkartmış olarak görevlerini yapıyorlar.

Aklımda kaldı; en vurucu cümle Givings'den "I'm glad I'm not gonna be that kid" Sabah işe giden Frank'in girdiği takım elbiseli adam seli.

Sonuç; mükemmel

7 mart ctesi günü izledik. Capitol'de

http://www.imdb.com/title/tt0959337/

1 yorum:

Oceanland dedi ki...

Bu blog'u severek takip ediyorum...
2007 ve 2008'de film sayisi olarak beni gectiniz ama 2009'da iddialiyim, ben gececegim :D
http://oceanlandtoo.blogspot.com/