**** We all end up in diapers ****
Konusu şöyle; çok yaşlı bir bedende dünyaya gelen ve bu sırada annesi de yaşamını yitiren bebek babası tarafından bir huzurevinin kapısına bırakılır. Burada evin yardımcısı tarafından büyütülüp annelik edilen Benjamin'in (Brad Pitt) normal bir insanın tersine her geçen gün gençleştiği görülür.
Ne anladım; kısa bir öyküden Eric Roth tarafından uyarlanan senaryo David Fincher tarafından aktarılmış. Çok geniş olanaklar vaadeden bir fikirden yola çıkan senaryo hikayenin çatısını bir aşk hikayesi üzerine inşa edince yenilikçi olma şansını kaybeden klişe yüklü bir yola saplanmış. Hastanede ölmek üzere olan yaşlı bir kadının kızına anlattığı anılar gibi Titanik de dahil çok benzerini gördüğümüz bir anlatım aracını kullanması hiç yakışmamış. Filmi zorlama bir şekilde epik yapma çabaları da, sarhoş kaptan, kısa boylu zenci karakterleri ile izleyicinin filmle bağ kurmasını çok kolaylaştırmayan yan hikayeleri de hikayenin iyice sığlaşmasına sebep oluyor. Hayatta başına neler geleceğini bilemezsin gibi boş özlü sözleri de çok kullanması sıkıcı. Bunların yanında çok olumlu yönleri de var; filmin önüne çıkmayan ama mükemmel şekilde destekleyen görsel efektler hiç bir anında gördüklerimizin yapay olduğunu düşündürmüyor. Tüm bir görsel efekt teknolojisinin nihayetinde bunları bu kalitede yapabilmek için geliştirildiğini düşündüm izlerken. Brad Pitt de oyunculuk ve tip olarak filmin vaadettiği zor yükü kolayca sırtlıyor. Netice itibarıyla yaşam, ölüm ve hayatta yapabileceklerimiz üzerine bir şeyler söyleyen yer yer etkileyici bir çalışma.
Aklımda kaldı; Tilda Swinton'ın canlandırdığı Abbott karakteri ile gece buluşmaları filmin en incelikli sahneleri. Üzerine yedi yıldırım düşen adam. Our lives are defined by opportunities, even the ones we miss.
Sonuç; bir kez denenir.
15 şubat pazar günü izledik
http://www.imdb.com/title/tt0421715/
Arama
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder