Arama

12 Ekim 2009 Pazartesi

(500) Days Of Summer (2009)

***** This is a story of boy meets girl. But you should know up front, this is not a love story. *****

Konusu şöyle; tebrik kartları üreten bir şirkette yazar olarak çalışan Tom (Joseph Gordon-Levitt) yönetici asistanı olarak işe başlayan Summer'a (Zooey Deschanel) görür görmez aşık olur. Toplamda beşyüz gün süren ilişkilerinden parçalar halinde neler olduğunu izleriz.

Ne anladım; klip yönetmeni Marc Webb'in ilk uzun metrajı. İlişkiler üzerine yapılmış Annie Hall, Eternal Sunshine, Once gibi modern klasiklerin yanına rahatlıkla alınıp konulabilecek kadar iyi bir anlatı. Bağımsız tadında ama cgi ve kurgu tekniklerini sürekli zorlayan dinamik yapısı, üzerine zamanda bir ileri bir geri zıplaması hafıza üzerine olan hikayeye uygun. Bitmiş bir ilişkinin ardından erkeğin zihninden olayları hatırlamasına tanık oluyoruz, bazı günler güneşli bazı günler puslu. Kırılgan erkek Tom ruh ikizi ve ölümsüz aşk gibi romantik kavramlara küçüklüğünden beri inanmış erkek, Summer kendisini birinin kızarkadaşı olarak nitelendirmeye bile tahammül edemeyen, bir ilişkiye girmeye hiç niyeti olmayan, upuzun saçlarını gözünü kırpmadan kesebilen kız, en başından itibaren de gayet dürüstlükle bunu söylüyor. Parçaları birleştirerek görüyoruz ki zamanla Tom, Summer'ın bu söylediklerini anlamamakta ısrar edip kendisini giderek kaptırırken, kız bugünü yaşamaya devam ediyor. Summer'ın dünyasına çok fazla girmeden Tom ile beraber dolaşıyoruz hep çünkü bu hikaye, tanıştığı kızı ulaşılmaz yerlere koyan ama gerçekte mükemmel çift olmadıklarının farkına varamayan adamın hikayesi. Ayrıldıktan kısa bir süre sonra kızın evlendiği haberini alması ve parktaki kısa konuşmaları da zaten hikayenin ana fikrini özetliyor. Joseph Gordon-Levitt Tom rolünde dans ediyor, içip içip şarkı söylüyor, duygusallaşıyor cıvıyor, kısacası her şeyi yapıyor. Bazı sahnelerde Heath Ledger'ı da çok andıran eleman çok başarılı. Smiths'li soundtrack de de çok iyi şarkılar var (Wolfmother'ın Vagabond'una tenis topuyla ritm tutarak katıldığı ve mimarlık çalışmalarına başladığı ya da müzikal dans sahneleri çok iyi bir müzik kullanımına örnek).

Aklımda kaldı; unutulmaz bir Ikea sahnesi "Hayatım musluk bozuk" Tom'un sinematekte Dolce Vita, Seventh Seal gibi filmlerde kendisini gördüğü sahneler. Sid ve Nancy muhabbeti. Karaoke sahnesi. Aynı Summer montajı üzerine bir onu nasıl sevdiğini bir de ondan nasıl nefret ettiğini anlattığı sahneler. Ekranın ikiye bölündüğü, solda beklenen sağda gerçekleşeni izlediğimiz sahne. "No, Paul, no jobs. I'm still unemployed." "Roses are red, violets are blue... fuck you, whore."

Sonuç; mükemmel

11 ekim pazar günü Capitolde izledik

http://www.imdb.com/title/tt1022603/

3 yorum:

Ongun dedi ki...

ekranın bölündüğü sahne hakkaten süperdi hocam..

Ongun dedi ki...

ekranın bölündüğü sahne hakkaten süperdi hocam..

Tolga YILDIRIM dedi ki...

Pixies şarkılarıyla karaoke yapılan sahne müthişti.