Konusu şöyle; mümkün olduğu kadar çok sayıda kadınla birlikte olmak gibi bir yaşam felsefesine sahip olan fotoğrafçı Connor Mead (Matthew McConaughey) kardeşi Paul'un (Breckin Meyer) düğünü için eve döner, ancak amacı onu bu yanlış karardan vazgeçirmektir. Düğünün organizatörlüğünü çocukluk arkadaşı Jenny'nin (Jennifer Garner) yaptığı malikane Connor'un yakınlarda ölen amcası Wayne'e (Michael Douglas) aittir ve kısa bir süre sonra kendisine tüm kalbini kırdığı kız arkadaşlarını izleten hayaletler görmeye başlar.
Ne anladım; fantastik film geçmişi olan Mark Water'ın bu hikayesi de bir noel hikayesi gibi isimlerle bildiğimiz yaşamının bir döneminde geçmişinde yaptığı kötülüklerle yüzleşen ve geleceğini yapayalnız sevilmeyen biri olarak tamamlayacağının farkına varan adamı anlatıyor, ama bu şablonu bir aşk hikayesine uyguluyor. Açıkçası fragmanından bile her şeyini anlayabildiğimiz ve gereksiz görünen bir hikaye bu ama olumlu yanları sayesinde izleniyor. Öncelikle Douglas'ın yarattığı amca karakteri iyi özelliklerinden. Diyaloglar hiç fena değil. Senaryoda karakterin değişimi gibi noktalar çok üstünkörü olmasına ve Brad karakterinin önemli bir çatışma yaratacağını düşündürürken aniden ortadan yokolması gibi falsolara rağmen en azından şimdiki zamanın çok dışına çıkmaması ve fantastik öğelerin çok göze sokulmadan bütünlüğe katılması gibi başarıları da var. Breckin Meyer yüzünden sanırım, Connor pençeleri olmayan bir Garfield'ı hatırlatıp durdu bana.
Aklımda kaldı; Time After Time eşliğinde romantik montaj. Gökten dökülen eski sevgililerin gözyaşları, peçeteleri ve kullanılmış prezervatifler.
Sonuç; felaket değil
24 eylül perşembe gecesi izledik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder