Arama

2 Ağustos 2009 Pazar

The Guitar (2008)

** Yoksa ben iki ayda gitarı öğrenmesine mi kızdım **

Konusu şöyle; ameliyat edilemez bir tümör ve iki aylık ömür teşhisi konulan Mel (Saffron Burrows) işten atılıp erkek arkadaşı tarafından terk edilmesinden sonra tüm birikimini bozdurup New York'un kaliteli bir semtine taşınır, tüm özenilesi tüketim malzemelerini kredi kartlarının limitine kadar satın alır ve yaşamında içinde kalan herşeyi bu iki aya sığdırmaya çalışır.

Ne anladım; Amos Poe'nun yazdığı hikaye Robert Redford'un kızı Amy tarafından çekilmiş. Teşhisin konulması şoku ile başlıyor hikaye. Sonraki sahnede tesadüfen patronu işten kovuyor kızı, bir sonraki sahnede erkek arkadaşı mızmız konuşup biraz ayrı yaşayalım diyor. Tamam diyoruz demek derdimiz başka, belki de bu kısmı kısa kesmek için fazla uğraşılmamış. Ardından uzunca bir süre tüketim toplumu ile ilişkili gibi gidiyor hikaye, her kataloğun telefonla sipariş edildiği, kızın evde anadan doğma takılıp bambaşka bir sanal yaşam kurduğu bir bölüm bu. Hatta gelen pizzacı kızı ve hamalı da ayartıp cinsel açıdan da heves ettiği sulara giriyor. Bu arada çocukluk hayalinin bir kırmızı gitar olduğunu da rüya çözümlemelerinden öğreniyor, bir tane sipariş edip iki ay içerisinde onu da bir grupta çalacak kadar kotarıyor abla. Sonuçta hayatın değerini bilmeliyiz diye bir sunum hazırlasa beş dakikada daha etkileyici olurdu.

Aklımda kaldı; o boş evin sipariş edilen eşyalarla yavaş yavaş döşenmesi sıfırdan yeniden oluşturulan bir hayatı düşündürmesi ile güzel. Girişte hastalığını öğrendikten sonra asansörde yabancı bir dilde konuşup gülüşen kadınlarla karşılaştığı sahneyi de etkileyici buldum. İçinde bulunduğu dünyaya bir anda yabancılaşmasını simgelediğini düşündüm.

Sonuç; birşeyler eksik

1 ağustos gecesi izledim

http://www.imdb.com/title/tt0942891/

1 yorum:

Ongun dedi ki...

Kaç yıldız hocam :)