**** The law comes before everything, but what's to be done if the mercy comes before the law? ****
Konusu şöyle; genç bir çeçen gencin kendisini evlat edinen babasını öldürmekle suçlandığı mahkemede karar aşaması için jüri bir spor salonuna kapatılır. Oniki kişiden sadece birinin aleyhte oy vermesi ile oybirliği sağlanana kadar sürecek uzun bir tartışma süreci başlar.
Ne anladım; Nikita Mikhalkov, kendisinin de aralarından birini canlandırdığı bir filmde en baba klasiklerden birinin yeniden çevrimine soyunuyor. Kurosawa'nın uyarlamaları gibi batı dünyasının bilindik bir hikayesinin topraklarına uyarlarken yepyeni anlamlar da katması ile gereksiz bir yeniden çevrim suçlamasına kesinlikle hedef olamayacak bir başarı. Oyunculuklar hikayenin doğası gereği, ama orijinalinden biraz daha rahatsız edecek şekilde teatral. Mekan çok daha ferah, kamera öncelikle spor salonunun her köşesinden uçarak kaçarak başlıyor. Her katılımcının bir hikayesi var ve ana olay haricinde hiçbirinin canlandırması yapılmadığı halde anlatıcının görsel olarak izole edilmesi ile çoğunun ayrı bir etkileyiciliği var. Kendisi haricindeki neredeyse tüm karakterlerin abartılı oyunculukla karikatürize edilmesine izin vermesi ve kendi siyasi görüşlerini baskın olarak kurgulaması Mikhalkov'un eksikliği. Bu kadar uzun süre almasına rağmen karakterlerin dönüşümü konusunda da ikna edici sahneler sağlamakla uğraşmaması da bir eksiklik. Gene de konusunu ve nasıl biteceğini bildiğimiz, bol konuşmalı iki buçuk saatlik bir filmi yeniden izlemek için birden çok sebep veriyor.
Aklımda kaldı; çocuğun kucağındaki köpeğin vurulduğu sahne. Salonda bir kuşun kamerayla takip edildiği sahne.
Sonuç; gayet iyi
6 haziran cumartesi izledim
http://www.imdb.com/title/tt0488478/
Arama
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder